RUH SAĞLIĞINA ZARARLI POPÜLER MİTLER VE GERÇEKLER

Günümüzde ruh sağlığıyla ilgili birçok yanlış bilgi ve mit ortalıkta dolaşıyor. Bu mitler, insanların ruh sağlığını ciddiye almalarını engelleyebilir ya da tedavi süreçlerini zorlaştırabilir. Aşağıda en yaygın ruh sağlığı mitlerini ve bu mitlerin doğrularını açıklayarak daha bilinçli bir yaklaşımın önemini ele alacağım.
Mit 1: “Güçlü insanlar terapiye ihtiyaç duymaz.”
Gerçek: Terapi, zayıflık göstergesi değil; aksine bir güç ve farkındalık işaretidir. Hayatında karşılaştığın zorlayıcı olaylar ya da duygusal zorluklarla başa çıkmak için bir uzmandan yardım almak, kendini tanıma ve iyileşme sürecinin başlangıcı olabilir. Güçlü olmak, her şeyi yalnız başına halletmek demek değildir. Aksine, yardım almak ve duygularını yönetebilmek en büyük güç kaynaklarındandır.
Mit 2: “Depresyon sadece kötü bir ruh hâli, zamanla geçer.”
Gerçek: Depresyon, sadece geçici bir üzüntü hâli değildir. Kronikleşebilen, kişinin yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebilen bir psikolojik rahatsızlıktır. Tedavi edilmediğinde depresyon daha da derinleşebilir ve işlevselliği büyük ölçüde azaltabilir. Tedavi, hem psikoterapi hem de ilaçlarla yapılabilir ve bu süreç zaman alabilir. Depresyonu hafife almak, kişinin yardım arayışını geciktirebilir ve tedaviyi zorlaştırabilir.

Mit 3: “Psikolojik sorunlar sadece zayıf insanlarda görülür.”
Gerçek: Ruh sağlığı sorunları herkesin başına gelebilir, zayıf ya da güçlü olmakla ilgisi yoktur. Anksiyete, depresyon, travma sonrası stres bozukluğu gibi rahatsızlıklar; insanın psikolojik yapısı, geçmiş deneyimleri ve çevresel etmenlerle ilişkilidir (Corrigan & Watson, 2002). Bu rahatsızlıklar herkesin başına gelebilir ve yaşanan zorluklarla baş etmek kişinin zayıf olduğunu göstermez.
Mit 4: “Çocuklar psikolojik sorunları anlamaz, onlar sadece büyüdükçe düzelir.”
Gerçek: Çocuklar, çevrelerindeki olaylara duyarlıdır ve stres, travma gibi durumlar onlarda da ciddi psikolojik sorunlara yol açabilir. Çocukların ruh sağlığı, en az yetişkinlerin ruh sağlığı kadar önemlidir. Erken müdahale, ilerleyen yaşlarda daha büyük sorunların ortaya çıkmasını önleyebilir (Kessler ve ark., 2005). Bu nedenle çocukların duygusal ve psikolojik ihtiyaçlarına dikkat etmek, onları ciddiye almak çok önemlidir.
Mit 5: “Psikolojik sorunlar genetik değil, sadece çevresel faktörlere bağlıdır.”
Gerçek: Ruh sağlığı sorunlarının ortaya çıkmasında hem genetik hem de çevresel faktörler rol oynar. Ailede ruh sağlığı sorunu olan bireylerin, bu tür sorunlarla karşılaşma riski daha yüksek olabilir, ancak bu mutlaka bir kişinin de aynı sorunu yaşayacağı anlamına gelmez (Caspi ve ark., 2003) Stres, travma, yaşam koşulları gibi çevresel faktörler de ruh sağlığı üzerinde büyük bir etkiye sahiptir.
Mit 6: “Ruh sağlığı sorunları nadirdir; sadece ‘öteki’ insanlarda görülür.”
Gerçek: Ruh sağlığı sorunları, sanılanın aksine oldukça yaygındır. Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre, dünyadaki her 4 kişiden 1’i yaşamının bir döneminde zihinsel veya nörolojik bir bozukluktan etkilenecektir. Bu, ruh sağlığı sorunlarının herhangi bir toplulukta, herhangi bir kişide görülebileceği anlamına gelir. Depresyon gibi yaygın bozukluklar, dünya çapında sağlık sorunlarının ve engelliliğin önde gelen nedenlerinden biridir. Bu nedenle, ruh sağlığı sorunları sadece “öteki” veya marjinal grupların değil, genel nüfusun bir meselesidir.
Mit 7: “Psikolojik sorunlar tedavi edilemez veya ömür boyu sürer.”
Gerçek: Bu mit, ruh sağlığı sorunlarının tedavisinin mümkün olmadığı ya da başarısız olduğu yönünde yanlış bir algı yaratır. Oysa psikiyatrik hastalıklar, diyabet veya kalp hastalığı gibi tıbbi hastalıklar kategorisindedir ve etkin bir şekilde tedavi edilebilirler. İlaç tedavileri, psikoterapi ve bütüncül yaklaşımlarla (yaşam tarzı değişiklikleri, beslenme, egzersiz) ruh sağlığı sorunlarında belirgin bir iyileşme sağlanabilir. Hatta psikoterapi eklenmesiyle, kişinin eski durumundan daha sağlıklı bir seviyeye ulaşma olasılığı dahi vardır (Cuijpers ve ark., 2013). Tedavi başarısı, diğer tıbbi hastalıkların tedavi başarısından daha az değildir.
Mit 8: “Şizofreni gibi ciddi ruh hastalığı olanlar genellikle tehlikeli ve saldırgandır.”
Gerçek: Bu, ciddi ruhsal bozukluklarla ilgili en zararlı mitlerden biridir ve damgalamayı (stigma) artırır. Bilimsel araştırmalar, ruh hastalıklarında görülen şiddetin, genel toplumda görülen şiddetten daha fazla olmadığını ortaya koymaktadır. Şizofreni gibi ağır ruh hastalıklarında bile, şiddetten daha çok korku, kafa karışıklığı ve umutsuzluk gibi durumlar daha yaygın olarak görülür. Toplam şiddet olaylarının sadece küçük bir yüzdesi (%3 ila %5) ciddi ruh sağlığı sorunları olan bireylere aittir.
Mit 9: “Ruh sağlığı sorunları olan kişiler iş hayatında başarılı olamazlar veya düzenli iş yapamazlar.”
Gerçek: Bu mit, akıl sağlığı sorunları olan kişilerin işte tutunamayacağı yönündeki eski ve etkili bir yanlış inançtır. Oysa bu bilgi tamamen yanlıştır. Ciddi bir ruh sağlığı sorunu yaşayan birinin düzenli iş yapamayacağı doğru olsa da ruh sağlığı sorunları olan kişilerin çoğunluğu, ruh sağlığı sorunları olmayan bireyler kadar üretken olabilir. Doğru tedavi ve destek ile bireyler, tatmin edici ve üretken bir yaşam sürdürebilirler.
Neden Bu Mitler Tehlikeli?
Bu mitler, insanların ruh sağlığı sorunlarını fark etmelerini ve yardım aramalarını geciktirir. Ayrıca, ruh sağlığı konusunda yanlış bilgilerin yayılması, bu alanda damgalanmayı artırabilir. Ruh sağlığına dair daha bilinçli ve açık fikirli olmak, bu mitlerin yıkılmasına yardımcı olabilir ve insanların daha sağlıklı yaşamlar sürmesine olanak tanır.
Ruh sağlığı konusunda doğru bilgiye ulaşmak ve yardım almak, hayat kalitesini artırır ve bireylerin daha sağlam bir şekilde hayatlarına devam etmelerini sağlar. Psikolojik rahatsızlıklar herkesin başına gelebilir; önemli olan doğru zamanda doğru yardımı alabilmektir.
Kaynakça
Caspi, A., Sugden, K., Moffitt, T. E., Taylor, A., Craig, I. W., Harrington, H., McClay, J., Mill, J., Martin, J., Braithwaite, A., & Poulton, R. (2003). Influence of life stress on depression: Moderation by a polymorphism in the 5-HTT gene. Science, 301(5631), 386–389.
https://doi.org/10.1126/science.1083968
Kessler, R. C., Berglund, P., Demler, O., Jin, R., Merikangas, K. R., & Walters, E. E. (2005). Lifetime prevalence and age-of-onset distributions of DSM-IV disorders in the National Comorbidity Survey Replication. Archives of General Psychiatry, 62(6), 593–602.
https://doi.org/10.1001/archpsyc.62.6.593
Corrigan, P. W., & Watson, A. C. (2002). Understanding the impact of stigma on people with mental illness. World Psychiatry, 1(1), 16–20.



