BilimPsikolojiSağlıkSosyal Bilimler

Biraz da Yaşlılığı Konuşalım: Gerontoloji

İnsan hayatı birçok evreden oluşur. Her bir evrede insan fiziksel ve psikolojik olarak değişim ve gelişime uğrar ama bir noktada bu değişim daha istenmeyen şekilde kendini gösterirken gelişimin de sekteye uğradığı görülür. İşte o nokta, yaşlılık evremizin başladığı yerdir. Pek fazla dile getirilmese de birçok şaşaalı konunun yanında sönük kalsa da -belki biraz da içe dönüp gelecekteki hâlimizi düşünmekten kaçındığımızdan olsa gerek- özellikle modern hayatın değişip dönüştürdüğü bu evre, üzerine daha fazla konuşulmayı hak ediyor. Bu yüzden bugünkü yazımızda gerontoloji, yani yaşlılığın bilimi eşliğinde yaşlılığı biraz irdeleyeceğiz.

Yaşam standartlarının sağlık konusunda iyileşip ekonomik olarak zorlaşmasından dolayı dünya nüfusu gitgide yaşlanıyor ve doğum oranları düşüyor. Şu anki gidişata göre 2050 yılında yaşlı nüfusun genç nüfusu geçmesi bekleniyor (Orhan ve ark., 2023). Dolayısıyla toplum bilimciler başta olmak üzere birçok insanın aslında yaşlılığın ekonomik, sosyal, psikolojik ve sağlık açısından şu an ne durumda olduğuna ve gelecekte ne durumda olacağına eğilmesi gerekiyor. Tam da bu noktada karşımıza multidisipliner ve interdisipliner bir alan olan, hadi biraz da buraya eğilelim diyen bir bilim dalı, yani gerontoloji karşımıza çıkıyor. Kelimenin oluşum kökenine baktığımızda geront Yunanca yaşlı insan, logie ise Fransızca ilim kökeninden geliyor ve kısaca “yaşlılık bilimi” olarak literatürde yer alıyor (Kalınkara, 2021). Yaşlılık patolojisi değil, yaşlılık evresini biyoloji, sosyoloji, psikoloji, tıp, tarih ve pedagoji gibi alanların yardımıyla incelemek, yaşlıların yaşamış olduğu sorunları kavrayıp çözümler geliştirmek ve yaşam kalitelerini iyi bir seviyeye çıkarmak gerontolojinin temel hedefleridir (Orhan ve ark., 2023). Ülkemizde bu konuda birçok çalışma da mevcuttur, örneğin 60+ Tazelenme Üniversitesi: İlk Yaşlı Üniversitesi, Ulusal Sosyal ve Uygulamalı Gerontoloji Derneği ve Uluslararası Sosyal ve Uygulamalı Gerontoloji Sempozyumu bunların en önemlilerinden diyebiliriz. Merak edenlerin araştırmalarına sunulur.

Peki, daha önceleri bu konuda ülkemizdeki tutum nasıldı ve hem dünyada hem de ülkemizde yaşlıların konumu ne durumda, biraz bunlara da bakalım. Türklerde ve Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşlılara her daim hürmet ve saygı söz konusuydu.  Hangi din, ırk, kültür ve mezhepten olduğu fark etmeksizin tüm yaşlılar sosyoekonomik güvence altına alınmış, gündelik yaşam onların da kolayca hayatlarını sürdürebilecekleri şekilde dizayn edilmiş ve çeşitli sıkıntılar yaşasalar bile bulundukları mahallede, sosyal ortamları olabildiğince korunarak herhangi bir dışlanma söz konusu olmadan tecrübe danışılan, kıymet verilen ve ihtiyaçları giderilen bir konumda olmuşlardır (Erkan, 2020). Günümüz dünyasında ise hızlı ve tüketici toplumlar, daha küçük aileler, çabuk değişen dünya, bilginin her geçen saat belki de dakikada katlanarak çoğalması ve ulaşılabilir olması gibi unsurlar yaşlıları toplumdan uzakta bir yere yerleştiriyor. Bilgi ve tecrübesine gerek duyulmayan, çocuk ve torunların uzak kaldığı, kimi zaman maddi olarak iyi bir konumda olsa da bunu sevdikleriyle paylaşamayan, kimi zaman da maddi olarak da bakıma ihtiyaç duyan bir konumda olabiliyorlar. Yani yalnız ve kopuk kaldıkları görülüyor. İstisnaların var olduğunu göz ardı etmeden genel profili ve modernitenin oluşturduğu şartları anlamaya çalıştığımızı tekrar belirtmekte fayda var.

Öte yandan sosyal hayattan kopmalarında ve ailelerinden uzaklaşmalarında kişilik yapılarının ve toplumsal değerlerin istismara uğramasının da özellikle bizim toplumumuzda yeri olabileceğini düşünmek gerekiyor. Örneğin hürmet ve saygıda fazla talepkâr ve şema terapi ekolünün diliyle konuşacak olursak biraz haklılık şemasının ağır bastığı, söz hakkının tamamının onlarda olduğu, soyundan gelen insanları ve sokakta karşılaştıkları kimseleri dahi yönetme ve onlara “terbiye verme” davranışlarında bulunmaları onların yargılayıcı, huysuz ve eleştirel görünmelerine, bu yüzden onlardan kaçınmaların görülmesine de sebebiyet veriyor olabilir. Bu da döngüsel bir şekilde zihinsel ve fiziksel iyi oluş hâline muhtemeldir ki daha da zarar veriyor. Hâlbuki karşılıklı saygı ve anlayış hâli söz konusu olsa toplumun her kesiminin faydasına olacak bir durum karşımıza çıkacaktır. Zira yapılan araştırmalar, örneğin çocuk bakımı konusunda kendinden yardım istenen yaşlıların zihinsel ve fiziksel sağlığının hayatın belli bir evresini tekrar ziyaret etme, geçmişte ebeveynlikte yapılan hataları düzeltme, eğer çocuklarıyla görüşmeme durumu varsa bu vesileyle tekrar aile bağlarının güçlenmesi, gelecek nesle bilgi ve deneyimlerinin aktarılması gibi durumların da katkısıyla beraber olumlu yönde değişim gösterdiğini bildirmiştir (Condon ve ark., 2016; Clarke ve ark., 1999). Tabii bu, ebeveynlerin kendilerine daha fazla vakit ayırmalarına ve çocukların bir önceki nesilden kopmamasına da ortam sağlamaktadır. Yine aynı şekilde 4 yaşındaki çocuklarla huzurevindeki yaşlı insanların buluşturulduğu bir projede –ki bu proje belgesel hâlinde yayınlanmış ve TRT Belgesel’de de ara ara “4 Yaşındakiler Huzurevine Gelince” adıyla yayınlanmaktadır- tamamen yaşamdan ve gelecek nesilden uzak kalmış, yaşamının sonlanmasını bekleyen yaşlıların bu çocuklarla buluştuktan sonra ne kadar aktif olduğu, iyi hissettiği, fiziksel güç ve zihinsel kapasitelerinin iyiye doğru gittiğini, bununla da kalmayıp çocukların da gelişimine katkı sağladığını bizlere gösteriyor (University of Bath, 2017).

Dolayısıyla günlük yaşantımızı ve geleceğimizi göz önünde bulundurduğumuzda yaşlılıkla ilgili çalışmaların elzem olduğunu, bu bakımdan yaşlılığı tüm yönleriyle inceleyen gerontoloji çalışmalarının da ilerleyen yıllarda belki de gündemde daha yoğun bir şekilde yer alacağını, kariyer konusunda birkaç mesleğe saplanıp kalmış parlak zekâların eğer ilgileri varsa bu alanda çalışmalarla toplum(lar)a güzel katkılar sağlayabileceğini ve geleceği şekillendirebileceğini söylemek mümkündür. Daha uyumlu ve bütünleşik toplumlara diyerek yazımızı sonlandıralım.

Referanslar

Clarke, E. J., Preston, M., Raksin, J., & Bengston, V. L. (1999). Types of conflicts and tensions between older parents and adult children. The Gerontologist, 39(3), 261-270. https://doi.org/10.1093/geront/39.3.261

Condon, J., Luszcz, M., & McKee, I. (2016). The transition to grandparenthood: A prospective study of Mental Health Implications. Aging & Mental Health, 22(3), 336–343. https://doi.org/10.1080/13607863.2016.1248897

Erkan, N. (2020). Arşiv ve Mahkeme Kayıtlarına Göre Osmanlı Payitahtında Yaşlı Olmak (16-18. Yüzyıllar). Diyanet İlmî Dergi, 56. 123-146. https://doi.org/10.61304/did.671748.

Kalınkara, V. (2021). Temel Gerontoloji Yaşlılık Bilimi. Nobel Akademik Yayıncılık.

Orhan, F., Uzunhasanoğlu, G., & Özgök, İ. Y. (Ed.). (2023). Geronteknoloji: Multidisipliner Yaklaşım. İksad Yayınevi.

TRT Belgesel. (2020). Dört yaşındaki çocuklarla aynı kreşte vakit geçirmeye başlayan huzurevi sakinlerinin yaşadıklarını konu edinen “4 Yaşındakiler Huzurevine Gelince”, 22 Kasım Pazar 12.30’da TRT Belgesel’de. X (Twitter). https://x.com/TRTBelgesel/status/1330179161357430785?mx=2

Ulusal Yaşlılık Eylem Planı. (t.y.). https://www.pinaronline.com/guzelyasa/ulusal-yaslilik-eylem-plani

University of Bath. (2017, 31 Temmuz). C4 series sets up Old People’s Home for four-year-olds. University of Bath. https://www.bath.ac.uk/announcements/c4-series-sets-up-old-peoples-home-for-four-year-olds/

Daha Fazla Göster

Benzer Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu