Erken Büyümek: İlk Çocuğun Psikolojisi

Şehirden geriye kalan tek şey bombaların iziydi. Seita şehrin sokaklarında kardeşi Setsuka için yiyecek arıyordu. Savaşın ardından ona kalan tek şey kardeşiydi ve ona sahip çıkmalıydı. Bu yıkımın ortasında korku ve açlıkla mücadele etmek zorundalardı. Seita uzun bir arayışın sonunda nihayet pirinç bulabilmişti. Eve geldi ve kardeşine seslendi:
“Bak! Sana pirinç getirdim Setsuko… Setsuko…”
Setsuko bir daha asla uyanmadı. Savaş en çok masumları etkiliyordu ve hayat -bir abi olmasına rağmen- küçük bir çocuğa çok acımasız davranmıştı (Takahata, 1988)
Doğum Sırasının Kişilik Üzerindeki Etkisi
Birçoğumuzun kendi yaşamında deneyimlediği ya da çevresinde gözlemlediği bir durum vardır: Ailede her birey farklı bir konuma sahiptir ve çocuğun doğum sırası, çoğu zaman onun aile içindeki rolünü belirler. Hatta günlük konuşmalarda sıkça şöyle ifadeler duyarız: “O ilk çocuk, bu yüzden böyle.” ya da “En küçük olduğu için öyle davranıyor.” Aslında bütün bu konuşmaların dayandığı bilimsel bir teori var: Adler’in Doğum Sırası Teorisi (Adler, 1927).
Adler’e (1927) göre doğum sırası bireyin aile içindeki rolünü ve kişiliğinin şekillenmesini etkiler. Adler klinik gözlemlerinden hareketle kişilerin doğum sıralarına bağlı olarak geliştirdikleri belirli örüntüleri fark eder. Aynı zamanda kendi ailesinde de bunu destekleyecek bir yapıyla karşılaştırması ona teorisini daha yakından tanımlama fırsatı verir. Adler’in teorisi basitçe şu şekilde özetlenebilir (Marano, 2017; Viktorovych, 2023):
- İlk çocuk: Sorumluluk ve beklenti fazladır, kuralcı yetişir, liderlik ve bağımsızlık eğilimi güçlüdür.
- Ortanca çocuk: Hem büyük kardeşe yetişme hem de küçük kardeşe örnek olma hissiyle büyür, yaratıcı, uyumlu aynı zamanda rekabetçidir.
- En küçük çocuk: Ailenin ilgisini toplar, daha rahat ve sosyaldir, ancak bağımlı kişilik riskini taşır.
- Tek Çocuk: Ailenin bütün beklentisini karşılama baskısı altında hisseder, yetişkinlerle daha fazla vakit geçirdiği için olgundur ancak bencil olma eğilimindedir.
Aile Dinamikleri ve Ebeveyn Beklentileri
İlk çocuk genelde “deneme tahtası” olarak adlandırılır ki bu hiçbir çocuğun taşıyamayacağı bir yüktür. Böyle adlandırılmasının nedeni ebeveynlerin de ilk anne-babalık deneyimlerini bu çocuklarla yaşıyor olduğu gerçeğidir. Kimse ebeveyn doğmaz ve hata yapmak doğaldır; mükemmel ebeveynlik ise yoktur. Çocuklar gibi ebeveynlerin de hayatta kendi travmaları ve aktarımları vardır. Ancak ebeveynlerin bunların farkında olması ve bunları çocuğa empoze etmemesi önemlidir.
Çocuk dünyayı ebeveynlerinin gözlerinden görür, nasıl tepki vermesi gerektiğini ve kendi değerini onlardan öğrenir. İç sesini öncelikle anne-babasından duyar. Baskıya maruz kalan çocuklarsa ebeveynlerinin kendilerinden beklentilerini içselleştirir ve yetersizlik duygusuna hapsolur (Marano, 2017). Bu çocuklar, kendilerine deneme-yanılma için yeterli alan tanınmadığı için hatasız olma beklentisindedirler ve her türlü hataya hassas hâle gelirler. Dahası, ilerleyen yaşamlarında kendilerinin bu dinamiklerin farkına varmamaları durumunda, yalnızca kendilerine değil ilişkilerine de bu beklentileri aktarma eğiliminde olabilirler (Viktorovych, 2023).

Kardeşler Arası Roller ve Sorumluluk
Adler’in doğum sırasına göre ilk çocuk, küçük kardeş doğana kadar ailenin ilgi odağıdır ve bu süreçte liderlik rolünü üstlenir (Adler, 1927). Sorumluluk hissi güçlüdür ve zaman zaman ebeveyn rolü gibi davranarak kardeşlerini yönlendirir. Ancak kardeş doğduğunda “tahttan indirilmiş” hissi yaşayabilir; buna rağmen genellikle düzenli, otoriter ve başarı odaklı bir tutum sergiler (Adler, 1964), fakat kıskançlık ve ebeveyn beklentilerinin baskısı gibi zorluklarla da karşılaşabilir.
Ailenin büyük çocuğu kardeşler arası ilişkide yukarıda bahsedildiği gibi genellikle yardımcı ebeveyn rolü üstlenir. Büyük çocuğun kardeşlerine rehberlik ve destek sağlaması oldukça yararlıdır, ancak o gerçek bir ebeveyn değildir. Seita ve Setsuka arasındaki ilişkide, abinin bu tip bir ebeveyn rolü üstlendiğini görürüz. Bu durum, kardeşinin yaşı küçük olduğundan ve ailenin eksikliği nedeniyle ortaya çıkar. Ancak ebeveynler hâlihazırda mevcutken büyük çocuktan böylesine bir ebeveynlik rolü ve fedakârlık beklenmemelidir.
Sonuç olarak;
Hayat, hepimiz için zorunluluklarla doludur. İstemeden maruz kaldığımız ve yapmak zorunda olduğumuz şeyler vardır. Hatta bunlar bizim gizli potansiyellerimiz bile olabilir. Erken büyümek zorunda kalan çocuklar için de bu geçerli. Ancak hayatta ne olursa olsun, herkes bir kere çocuk olur. İlk çocuklar, kardeşleri ve aileleri için sorumluluk üstlenir; çocukluklarını ve hatalarını ertelemek zorunda kalır. Gerçek şu ki: Her ebeveyn, çocuğuna hata yapma hakkı tanımalı ve kendi hayallerini ya da eksikliklerini çocukları üzerinden gerçekleştirmeye çalışmamalıdır. Çünkü çocukluk, geri alınamaz bir deneyimdir ve erken büyüyen her çocuk, yetişkinliğe bu yükle adım atar.

“Neden ateş böcekleri bu kadar çabuk ölmek zorunda?”
Referans
Adler, A. (1964). The individual psychology of Alfred Adler: A systematic presentation in selections from his writings (H. L. Ansbacher, Ed.). HarperPerennial.
Adler, A. (1927). The practice and theory of individual psychology.
Marano, K. E. (2017). An analysis of empirical validity of Alfred Adler’s theory of birth order. Aletheia: The Alpha Chi Journal of Undergraduate Scholarship, 2(1), 1–12. https://doi.org/10.21081/AX0082
Takahata, I. (Yönetmen). (1988). Grave of the Fireflies [Film]. Studio Ghibli.
Viktorovych, V. (2023). The order of childbirth in the family and its influence on personality development using the psychoanalytic pedagogy of Alfred Adler as an example. ResearchGate. https://www.researchgate.net/publication/374881838