Kişisel GelişimPsikoloji

Görünmez Olmanın Bedeli ve Sınırlar Üzerine

Sınırlar kendimi bildim bileli benim kontrol edemediğim bir şey olmuştur. Hayatımın bir noktasında kendimi hep olmak istemediğim bir yerde, bazen olmak istemediğim insanlarla, yapmak istemediğim şeyleri yaparken, endişelerimi ve memnuniyetsizliklerimi dile getirmezken, en sonunda da kendimden mutsuzken bulmuşumdur. Çünkü sizin sınırınızı çizemediğiniz anlar, bir başkasına onları ihlal etme şansı tanır. Gerçi buna ihlal denir mi bilemiyorum. En nihayetinde olmayan bir şeyi çiğneyemezsiniz ya?

Zaman geçtikçe, ben büyüdükçe ve yeni ortamlara girdikçe bu konuda zorlanan tek kişi olmadığımı fark etmeye başladım. Yani başkalarının da hayır demekte güçlük çektiğini, bazen evet demenin bile kararsızlıkla sonuçlandığını, isteklerini dile getirmekten bir felaketmişçesine kaçınıldığını, kendini önceliklendirmenin ve yeri geldiğinde savunmanın tahmin ettiğimden daha fazla kişide korku yarattığını görmeye başladım. Sonra, “Peki bu insanlarla ortak yönüm ne?” diye sordum kendime. Belki yetiştirilme tarzımız, belki sevginin kabulle eşlenmesi, belki de anlaşmazlıkların yaratabileceği o gerginlikten sonuna kadar kaçma dürtüsü. Tam bir cevap bulamadım.

Zaman zaman kendim gibi kişilere karşı daha fazla yakınlık hissettiğim oldu. Sınırlarla alakalı neden problem yaşıyoruz, ortak yönümüz ne tam olarak bilmesem de sonucunda hepimizin yaşadığı ortak bir his olduğunu gördüm: görünmezlik. Bu his, sanırım en çok içimizi acıtan, hatta belki de “Artık eyleme geçmem lazım.” düşüncesini hissettiren. Kendi ihtiyaçlarımız, duygularımız ve düşüncelerimiz arka planda kalır; sahne ışıkları hep başkalarının üzerindedir, bizler de kuliste beklemeye mahkûmuzdur. Kendimizi ifade edemediğimizde ve hatta kendi varlığımızı inkâr edercesine diğerlerinin ihtiyaçlarını önceliklendirdiğimizde bu görünmezlik hissi gitgide derinleşir. Bu sadece başkalarının bizi görmemesiyle değil, daha da kötüsü bizim de kendimizi göremez hâle gelmemizle ilgilidir.

Ben, bu ağır ve acı verici histen kurtulmam gerektiğinin hatırı sayılır bir süredir farkındaydım fakat cesareti toplamak, o kadar da kolay değildi. Bencil bulunur muyum, yalnızlaşır mıyım, daha da önemlisi kendime yabancılaşır mıyım? Benim hikâyemde, beni anlayan ve ne olursa olsun gören arkadaşlarla ve terapiyle sürecim şekillendi ve hatta kolaylaştı. İlk eyleme geçtiğimde etrafımdan caydırıcı tepkiler aldım elbet. Hayatınız boyunca memnun edici bir yapıya sahip olduğunuzda insanların beklentileri de bu yönde şekilleniyor çünkü. Uyumlu ve anlayışlı olan kişiliğinizden bir kez olsun çıktığınızda suçlu hissediyor ve hissettiriliyorsunuz. Eskiden böyle değildin, sana çok kırıldımlar başlıyor, o döngünün içine yeniden çekiliyorsunuz. E tabii asıl mücadele bu suçluluk hissinden geliyor. Sanki sizin iyi oluş hâliniz hem sizi hem de başkalarını sürekli hayal kırıklığına uğratıyor, sanki sınırlar çizmek başkalarının da sınırlarını ihlal etmek anlamına geliyor. Ama en sonunda ne oluyor biliyor musunuz? Tüm bu tepkilere rağmen dünyanın başınıza yıkılmadığını görüyorsunuz, özgürleşiyorsunuz. Hâlâ kendiniz olarak hayır ve evetleri doğru yerlere yerleştirebileceğinizi, sizden bir şey eksilmediğini ve hatta hem kendinizle hem de diğerleriyle olan savaşınızın durulduğunu, ilişkilerinizin hiç olmadığı kadar sağlıklı ve tatmin edici olduğunu görüyorsunuz. Gözünüzde değersizleşen benliğiniz yeniden anlam kazanmaya başlıyor.

Evet, bu yolculuk kolay değildi ve hâlâ öğreniyorum. Hâlâ sınırlarımı zorlayan anlarla karşılaşıyorum. Ama artık o görünmezlik hissine geri dönmüyorum çünkü geri döndüğümde kendime karşı suçluluk hissediyorum, sadece kendime. Çünkü biliyorum ki sınırlar, yalnızca başkalarına bir mesaj değil; aynı zamanda kendimize duyduğumuz saygının en güçlü ifadesidir.

Not: Bu yolda her tökezlediğimde yanımda olan tüm arkadaşlarıma -biri de bu blogta yazar ve editör arkadaşım olmak üzere- ve terapistime çok teşekkür ediyorum.                                        

Daha Fazla Göster

Benzer Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu