Yetmek mi? Tükenmek mi?

Son zamanlarda, hemen hemen hepimizde bize iyi gelmeyen bir şeyler var. Sürekli bir yere varmaya çalışmak ve durduğumuz zaman suçlu hissetmek. Daha başarılı, daha üretken, daha güçlü, daha “iyi” bir versiyonumuz olma çabası hiç bitmiyor.
Sanki olduğumuz hâl yetmiyormuş gibi.
Biraz durup düşündüğümüzde fark edebiliriz ki:
Aslında yorgunluğumuz, yaptıklarımızdan değil; sürekli “yeterli” olmaya çalışmaktan geliyor.

Günümüzde bu duruma sık sık rastlıyoruz.
İnsanın kendini sürekli geliştirme isteği doğaldır; ancak bu istek zamanla “olduğun hâli reddetme” hâline dönüştüğünde tükenmişlik başlar.
Tam olarak bu noktada öz değer kavramına kısaca bir bakalım. Öz değer, bireyin eylemleriyle kişisel amaçlarının örtüşmesi olarak tanımlanmıştır. Yani insanlar, hayata dair amaçlarını gerçekleştirdiklerini hissediyorsa kendilerini değerli hissetme eğilimindedir. Öz değerin alt bir koşulu da öz saygı kavramıdır. Bireyin öz saygısı ne kadar yüksekse, öz değeri de bir o kadar yüksek olur. Bireyde oluşan öz saygının gelişiminde ise başarılarının yanı sıra geçmişte yaşadığı deneyimler de etkilidir.
Günümüzde ise birçok insan, kendini var olduğu hâliyle kabul etmek yerine hep “daha iyi” bir versiyonunu sunmak zorunda hissediyor. Bu da koşullu öz değer dediğimiz bir duruma işaret eder.
Yani kişi, ancak başarılı, verimli ya da takdir edilen biri olduğunda kendini değerli hisseder. Rogers’a göre (akt. Bırni & Eryılmaz, 2024) ise bu durum pek doğru değil. İnsanlar, içlerinde bulundurdukları yetenekleri geliştirmek için çabalayan değerli varlıklardır. Hali hazırda insanın varlığı ve benliğinin bulunması da değerli olması için yeterli bir sebeptir.
Sonuçta insan, kendini geliştiren bir varlık olsa da sürekli dönüşüm hâlinde yaşayamaz.
Bazen olduğu yerde kalmak, bir şey yapmamak da bir ilerlemedir.
Zihnimiz bu durmayı tembellik zanneder; oysa bu, psikolojik yeniden yapılanmanın en sessiz biçimidir.
Sürekli hedef kovalamak, bizi kendimizden uzaklaştırır;
Kendimizi “olduğumuz hal”den uzaklaştırıp “olmamız gereken biri” olarak görmemize sebep olur.
Belki de bazen hiçbir şey olmamaya izin vermek gerekir.
Sadece nefes almak, hiçbir şey kanıtlamadan var olmak…
Çünkü en sonunda insan, zaten bir şey olmuştur. Vardır.
Tüm eksikliklerimiz, kırgınlıklarımız, çabalarımız, başarılarımız ve başaramadıklarımızla. Tüm bu yönlerimizle bazen sadece var olmak yeterlidir.
Kendimize çok yüklendiğimiz, belli kalıplara girmeye çalıştığımız ve “bir şey olmaya” çalıştığımız bu günlerde biraz durup soluklanmayı ve varlığımızın tadını çıkarmayı unutmayalım.
Kaynakça
Bırni, G. & Eryılmaz, A. (2024). Conceptual and Theoretical Review of Self-Worth/Öz-Değerin Kavramsal ve Kuramsal İncelemesi. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar. DOI: 10.18863/pgy.1336880.
Kocaefe, E. R. (2024). The Power of Letting Things Happen: JoMO. [Internet], https://www.mentalhealth.org.uk/our-work/public-engagement/world-mental-health-day. /Erişim tarihi: 2025.
King, K. (2024). Man falling from beat puzzle, symbol of failure and collapse, vector business illustration. iStock. https://www.istockphoto.com/tr/vektör/man-falling-from-beat-puzzle-symbol-of-failure-and-collapse-vector-business-gm2149331116-570565434.
Fadfebrian. (2025). Hand holding a smartphone with missed call and new message notification on screen. A worker who fell asleep at his desk. Burnout or frustrated worker concept. Vector illustration. iStock. https://www.istockphoto.com/tr/vektör/hand-holding-a-smartphone-with-missed-call-and-new-message-notification-on-screen-a-gm2202576734-620167925



