TİFLİS’TE BİR GÜN!
Güney Kafkasya’da yer alan sınır komşularımızdan biri olan Gürcistan, son yıllarda Türkiye’den giden turistlerin uğrak noktalarından biri. Eski Sovyet Cumhuriyetlerinden olan Gürcistan hem sahil turizmi hem de kültür turizmi açısından oldukça ilgi çekici bir lokasyon.
En çok bilinen şehirlerinden biri olan Batum özellikle Türkiye’den gelen turistler tarafından Karadeniz illerine yakın olması sebebiyle epey tercih ediliyor. Hem ulaşımın kolaylığı hem de sahili sebebiyle deniz, kum, güneş tatili arayanlara yeni bir fırsat sunuyor. Başkent Tiflis ise hem kültür turizmi hem de yemek turizmi açısından oldukça zengin bir altyapıya sahip diyebiliriz. Biz de bu sebeplerle bugün biraz benim favorim olan Tiflis’e odaklanalım!
Vizesiz oluşunun da avantajıyla Türkiye’ye kapılarını sonuna kadar açmış olan Gürcistan’ın başkenti oldukça görmeye değer. Özellikle Tiflis’in sokaklarında yürümek bile insana dokunan, çarpıcı bir etkiye sahip. Tarihin sayfalarında geziniyormuş gibi hissetmeye ve belki de bir şehri yürüyerek gezmeye hevesliyseniz, bir de yemeksiz tatil mi olur diyorsanız Tiflis tam da size göre! O zaman bugün sizinle küçük ama büyüleyici bu şehirde bir gün planlayalım!
Sabah kalktınız, karnınız gurulduyor. İlk durağımız Cafe Stamba: Sovyet döneminden kalma bu yer aslında bir yayınevi. Şimdilerde ise Brütalist Sovyet yapısının izlerini taşıyan kendine özgü ruhuyla yapı, otel ve restoran olarak müşterilerine hizmet veriyor.
Evet, karnınız doyduğuna göre gezmeye başlayabiliriz! Muhtemelen metroya bineceksiniz. Burada sizi uyarmam lazım: metrolar SSCB’den kalma ve gerçekten de aşırı hızlılar. Metroya bindiyseniz şimdi rotamızı söylüyorum: ünlü Rustaveli Bulvarı. İnsanda defalarca kez yürüme isteği uyandıran bu caddede birçok müze ve bir opera binası bulunmakta. Tavsiyem gitmeden bir operaya bilet almanız olacak, çünkü buranın halkı sanata oldukça önem veriyor ve biletler çıktığı ilk birkaç gün içinde tükeniyor. Bilet bulamadık derseniz de üzülmeyin, bulvar türlü türlü galeri ve sanat müzesine ev sahipliği yapıyor.
Sanırım yavaş yavaş midelerde kıpırdanmalar başlamıştır. O zaman kendinize güzel bir Gürcü mantısı bulmanın tam zamanı! Bilmediğiniz bir lokasyonda yiyecek bir şeyler bulmanın en iyi yolu, yerlisine sormak. Nazikçe sorularımızı sorduktan sonra artık adımlarımızı karnımızı doyurmaya doğru çevirebiliriz. Bu sırada cadde üzerindeki minik eserleri de görmezden gelmeyin, hepsinin bir anlamı ve tarihçesi var.
Evet şimdi gezinin en güzel kısımlarından biri olan gastronomi turizmine hoş geldiniz! Buranın yemekleri aslında bizim mutfağımızla oldukça benzer, özellikle Karadeniz mutfağıyla diyebiliriz. Haçapuri ismini verdikleri ortasında yumurta olan ünlü pideleri, Trabzon yağlı pidesiyle oldukça benziyor.
Hinkali adlı mantılarıysa içine her çeşit malzeme konulabilen inanılmaz lezzetli bir hamur işi. Burada bir uyarım olacak, Gürcistan’da hinkali de dahil olmak üzere birçok şeyin içinde kişniş var. Genetik bir farklılıktan ötürü kişniş bazılarına lezzetli bir bitki/baharat gibi gelirken, bazılarınaysa sabun veya deterjan gibi tatları anımsatabilir. Bu sebeple bir kez denedikten sonra tecrübenize göre sipariş verirken kişnişsiz olmasını söylemenizde fayda var.
Birazcık daha caddede dolaştıktan sonra artık yavaş yavaş yorulmaya başlayacaksınızdır. O zaman sıradaki durak bir kahve dükkânı olabilir. Burada tavsiyem Kvarts Coffee’yi değerlendirmeniz olacaktır. Hem güzel bir kahve içip hem de kahvenizi içtiğiniz bardağa kendi çiziminizi yaptırabilirsiniz!
Şimdi rotamız ülkenin sembollerinden biri olan Barış Köprüsü’ne! Köprü, şehrin ve ülkenin modern dünyayla bağlantısını kurma amacıyla inşa edilmiş bir yaya geçidi. Özellikle geceleri ışıklandırmalarıyla oldukça romantik diyebiliriz. Hazır bu taraflardayken Rezo Gabriadze Kukla Tiyatrosu’na da uğramadan gitmek olmaz. Eski Gürcü evleriyle dolu bu sokağı gezerken, zamanı tutturabilirseniz bir kukla gösterisi izlemeniz de mümkün.
Hala zamanımız kaldı diyorsanız ve yürüyüşü seviyorsanız Narikala Kalesi’ne çıkıp gün batımını izleyebilirsiniz ya da teleferikleri kullanarak panoramik bir manzara eşliğinde şehrin tadını çıkarabilirsiniz. Narikala, IV. yüzyılda bir Pers kalesi olarak inşâ edilmiş, sonraları birçok kültürün eklemeleriyle günümüzdeki halini almış. Tarih severlere duyurulur!
Muhtemelen artık akşam oldu ama yine de vaktim var derseniz bugünlük son olarak Kutsal Trinity Katedralini ziyaret edebilirsiniz, yoksa kendinizi güzel bir akşam yemeğine çıkarmanızın zamanı gelmiş demektir.
Akşam yemeğinizi de yine güzel bir Gürcü yemeğiyle geçirdikten sonra Tiflis’in güzel sokaklarında bu sefer yürüyerek konaklamanızın bulunduğu yere dönebilirsiniz. Özellikle akşamları Tiflis bir harika! Gezinirken inanılmaz yetenekli sokak müzisyenlerinin tadını çıkarabilir, sokakta duran kitaplıklardan kendinize kitap seçip okuyabilir veya şehrin her yerini sarmış olan duvar resimlerinin tadını çıkarabilirsiniz.
Daha da iyi bir teklifim var: İnternette, çeşitli grafiti sanatçıları tarafından yapılmış bu duvar resimlerinin bulunduğu bir harita mevcut. Şehrin dört bir yanına dağılmış bu sanat eserlerini bulmak için yola çıkmak, şehri keşfetmenin en eğlenceli yollarından biri olabilir. Bunu bir günlük bir aktiviteye dönüştürüp şehrin her bir bölgesini gezip bu sanat eserlerini bulmak, hem sanatla iç içe olmanızı sağlayacak hem de şehri yeni bir gözle görmenize yardımcı olacaktır.
Şimdiden iyi eğlenceler!