PsikolojiSağlık
Trend

Hezeyanlı (Sanrılı) Bozukluk

“Düşündüklerimi söyleyeyim, öyle mi?
Ya düşündüklerim yalan yanlışsa?
Kirli şeyler de girmez mi bazen temiz bir saraya?
Ya bir tek temiz yürek var mı,
Pis kuruntuları doğru düşüncelerle karıştırmayan?”
                                                   Othello, William Shakespeare

Anlam bakımından incelediğimizde, hezeyan veya bir diğer adıyla sanrı; bireyin yaşamını sürdürdüğü sosyokültürel çevre ile bağdaşmayan, yanlışlığı kanıtlarıyla birlikte ispat edilse dahi inanmaktan vazgeçmediği, yaşamının çeşitli yönlerinde işlevsel bozulmalara yol açan, her çeşit düşünce ve inanış biçimi olarak ifade edilmektedir. Ancak bu düşünce ve inanış biçimleri, birçok psikolojik rahatsızlıklarda belirti olarak karşımıza çıkarken (örneğin şizofreni, paranoid kişilik bozukluğu, psikotik özellikler gösteren duygudurum bozuklukları), hezeyanlı bozukluğun sorunu bizzat kendisidir.

Bu bozuklukta birey, insanlara karşı oldukça kırılgan bir güven duygusuna ve her daim doğrulamaya hazır olduğu çarpık inanışlara sahip olduğu için, karşılaştığı olay ve durumları da aslından farklı şekilde değerlendirmeye açıktır. Bu değerlendirmeler, onlar tarafından olağan ve doğru kabul edilse de yaşamlarının hangi yönünü etkiliyorsa, o yönde belirgin işlevsel bozulmalar yaratmakta ve birey ile yakınlarının yaşamında son derece ağır zorluklara, yıpranmalara sebep olmaktadır.

Hezeyanlı Bozukluğun Türleri ve Belirtileri

Hezeyanlı bozukluğun birçok türü olmakla birlikte, bu sanrıların; perseküsyon, grandiyöz, kıskançlık, erotomanik ve somatik olmak üzere beş şekli ön plana çıkmaktadır. Bahsedilen sanrılar şu ifadelerle açıklanabilir:

  • Perseküsyon Sanrı | Birey, takip edildiğine, birileri tarafından kontrol edilmeye, zehirlenmeye ve öldürülmeye çalışıldığına yönelik sanrılara sahiptir. Bu sanrılar, bireyin her an tetikte ve panik halinde olmasına yol açmaktadır.
  • Grandiyöz Sanrı | Diğer adıyla büyüklük sanrısı, bireyin diğer insanlardan özel ve üstün olduğunu, dünyaya çok önemli bir görevi yerine getirmek için gönderildiğini düşünmesidir. Bu sanrılar tarihsel, ideolojik veya dini niteliklere sahip olabilir. Dini nitelik kazandığı durumlarda birey, peygamber veya tanrı olduğuna yönelik inançlar geliştirebilir. Ancak niteliği fark etmeksizin, bireyin sanrıları ve hayatı birbiriyle orantısız durumdadır. Sanrıları doğrulayacak düzeyde bir başarı öyküsü söz konusu değildir.
  • Kıskançlık Sanrısı | Birey, kesin kanıtlara sahip olmadığı halde romantik partnerinin kendisini aldattığını düşünmekte ve partneri sadakatini kanıtlamış olsa dahi inatla bu düşüncelerini koruma ve pekiştirme eğilimi içindedir. William Shakespeare’in Othello karakteri, bu türün bir örneğini teşkil etmektedir. Karakterin eşine duyduğu kıskançlık patolojik düzeydedir. Bu sebeple bu sanrı ‘’Othello Sendromu’’ olarak da bilinmektedir.
  • Erotomanik Sanrı | Birey, tanınmış ve belirli özellikleriyle ön plana çıkmış kişilerin (şarkıcı, politikacı, film yıldızı gibi) kendisine âşık olduğunu düşünmektedir. Bu sanrılar, bireyin kendisine âşık olduğunu düşündüğü kişiyle iletişime geçmeye çalışması ve çabalarının zaman zaman taciz boyutuna ulaşmasıyla sonuçlanabilir.
  • Somatik Sanrı | Bu tür sanrılarda, herhangi bir fizyolojik rahatsızlık söz konusu olmamasına rağmen bireyin dikkati, vücudunun görünümü veya işlevine yönelmiş durumdadır. Beyninin küçüldüğüne, vücudunun parazitler tarafından istila edildiğine veya etrafına kötü kokular yaydığına yönelik gerçek dışı inançlara sahip olan bu bireyler, bu inançları sebebiyle sürekli kaygı yaşamaktadır.

Hezeyanlı Bozukluğun Etiyolojisi: Tedavisi ve Prognozu

  • Etiyoloji | Bu bozukluk hakkında etiyolojik açıdan sınırlı bir bilgi birikimi söz konusudur. Bunun sebebi, bireylerin sanrılarını bir bozukluk olarak kabul etmemeleri ve sanrılarının oluştuğu durumlar dışında genel işlevsellik düzeylerinde belirgin bir düşüş olmadığı için doktora başvurmamalarıdır. Ancak aile öyküsü, yetiştirilme tarzının, genetik faktörlerin ve bazı nörolojik süreçlerin sanrıların oluşumunda risk faktörü olduğuna yönelik çalışmalar söz konusudur.
  • Tedavi | Bu bozukluk, geç başlangıçlı niteliğe sahiptir ve genellikle 35 ila 55 yaş arasında başlamaktadır. Hem geç başlangıçlı olması hem de bireyin bozukluğa sahip olduğunu kabul etmemesi sebebiyle, tanı ve tedavi sürecinde gecikme yaşanabilmektedir. Tedavi sırasında antipsikotik ilaçlar kullanılmaktadır; ancak hezeyanlar yaşadığını kabul etmeyen birine bu ilaçları içirmek oldukça meşakkatlidir ve çaba gerektirmektedir. Bu sebeple, hasta ve doktor arasında iyi bir güven ilişkisi kurmak önemlidir. Bu bozukluğa sahip bireylerin içgörü ve yargılama yetilerinin psikoterapiye uygun olmadığı anlayışı yaygın olsa da son yıllarda hezeyanlı bozukluk tanısına sahip bireylerin hatırı sayılır bir kısmının ilaç tedavisine direnç göstermesi sebebiyle, BDT, Meta-kognitif egzersizler veya Meta-kognisyon yönelimli terapi gibi farklı tedavi yöntemleri üstünde de çalışmalar yapılmaktadır.
  • Prognoz | Bozukluğa sahip bireylerin genellikle %50’si tedaviye olumlu yanıt verirken, %20’sinde semptomların hafiflediği, %30’unda ise herhangi bir değişikliğin olmadığı belirtilmiştir. İyi bir çalışma hayatı, kadın cinsiyet, erken başlangıç, sosyal ve işlevsel uyumun sağlanması, bozukluğu tetikleyici stresörlerin yokluğu, prognozu olumlu yönde etkilemektedir.

Kaynakça

Shakespeare, W. Othello. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. S.69

Bal, Hacıosman. (2019). Hezeyanlı Bozukluk Hakkında Güncel ve Bilimsel Bulgular. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/654012 adresinden alındı.

Doç. Dr. Ozan Pavzantoğlu, Sanrısal Bozukluk (Paranoid Bozukluk). http://www.ozanpazvantoglu.com/ruhsal-bozukluklar/sanrisal-bozukluk-paranoid-bozukluk adresinden alındı.

Dr. Özlem Damla Yücel, Sanrılı Bozukluk. https://www.ankarapsikiyatrist.com/sanrili-bozukluk/ adresinden alındı.

Daha Fazla Göster

Benzer Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu