
Bir koku duyduğunuzda aniden çocukluğunuzdaki bir anıyı hatırladığınız oldu mu veya eski bir şarkıyı duyduğunuzda yıllar önce yaşadığınız bir olaya geri döndüğünüz? Hafıza, bazen bizi geçmişe götüren bir zaman makinesi gibi çalışır. Ancak hafızanın bu etkileyici gücü kadar, unutmanın kaçınılmaz gerçekliği de hayatımızın bir parçasıdır. Peki, neden bazı şeyleri hatırlarken diğerlerini unuturuz? Bu yazıda, unutkanlığın nedenlerini ve beynimizin unutmaya nasıl ihtiyaç duyduğunu keşfedeceğiz.
Hafızanın Derinlikleri
Beynimiz, milyarlarca nöronun karmaşık bir ağda ahenkle çalıştığı büyüleyici bir organdır. Her bir nöron arasındaki etkileşim, hatırlama yeteneğimizi ve yaşam boyu edindiğimiz deneyimleri şekillendirir. Ancak bu uyumlu çalışmanın en ilginç kısmı, bellek ve unutma arasındaki etkileyici ilişkidedir. Unutmak, genellikle bellekteki bozulma olarak görülse de aslında beynimizin uyum sağlama ve yeni bilgiyi işleme kapasitesinin önemli bir parçasıdır. Belleğin aktif sürecine bakıldığında bazı araştırmalar, unutmanın sadece bir şeyleri hatırlayamamak olmadığını ortaya koymuştur. Unutmak, beynimizin aktif bir süreci olup bellek izleriyle ilgilidir. “Engram”, dediğimiz bu izler belirli bir anının nöral izlerini temsil eden nöronal aktivasyon desenidir. Yani, bir anıyı hatırladığımızda veya bir beceriyi gerçekleştirdiğimizde, bu engramlar devreye girer. Ancak bazen bu engramlara erişimimiz azalır ve bu da unutma olarak kendini gösterir.
Bellek izleri, beynimizin farklı bölgelerinde depolanır. Örneğin, hipokampus kısa süreli bellekle ilişkiliyken ve uzun vadeli anıların daha sağlam bir şekilde saklanmasına yardımcı olurken prefrontal korteks ise çalışma belleğimizle, yani günlük görevleri yerine getirirken aktif olarak kullandığımız bilgilerle ilgilidir. Unutma sürecinde bu bölgeler arasındaki etkileşim ve bilgi transferi kritik bir rol oynar.
Doğal ve Patolojik Unutma
Bu süreci en iyi şekilde anlamak için doğal unutma ile alzaymır gibi patolojik unutma süreçlerini ayırt etmek önemlidir. Doğal unutma süreci geri dönüşümlüdür; bilgi kaybolmaz, sadece erişim zorlaşır. Ancak alzaymır gibi hastalıklarda, bu mekanizmalar engram hücrelerine ulaşımı önemli ölçüde kısıtlar ve kalıcı hafıza kayıplarına neden olur. Bu hastalıklarda, beta-amiloid plakları ve tau proteinleri gibi anormal oluşumlar, nöronlar arasındaki iletişimi bozarak bellek bozulmasına yol açar.
Unutma ve Öğrenme Arasındaki Denge: Retroaktif ve Proaktif Müdahale
Yeni bilgilerin önceki bilgilerimizi nasıl etkilediğini hiç düşündünüz mü? Bu noktada “retroaktif müdahale” devreye girer. Bu süreç, yeni öğrendiğimiz bilgilerin önceki bilgileri karıştırıp bazen unutturabileceğini gösterir. Yeni bilgiler beynimize aktarıldığında bu bilgiler eski bilgilerin üzerine yazılabilir veya onların geri çağrılmasını zorlaştırabilir.
Öte yandan, unutma sadece tek yönlü bir süreç değildir. “Proaktif müdahale” adı verilen başka bir süreçte, önceki bilgilerimizi geri çağırarak hatırlamamıza yardımcı olabilir. Örneğin, daha önce öğrenilen bir dilin kelimeleri, yeni bir dil öğrenme sürecinde aniden akla gelebilir ve bu, öğrenmeyi hem kolaylaştırabilir hem de zorlaştırabilir.
Bu etkileşimler, beynimizin bilgiyi nasıl organize ettiğine ve sakladığına dair derin bir anlayış sunar. Özellikle eğitim ve öğretim stratejileri geliştirilirken bu süreçlerin göz önünde bulundurulması, öğrenme verimliliğini artırabilir.
Optogenetik ve Bellek İzlerinin Yeniden Canlandırılması
Unutmanın, bilgilerin silinmesi anlamına gelmediği ortaya çıkmıştır. Optogenetik gibi ileri tekniklerle, kaybolmuş gibi görünen anılar bile geri çağrılabilir. Bellek izlerinin işaretlenmesi ve engram hücrelerinin ışıkla uyarılması, bu unutulmuş anıların geri getirilmesini sağlar. Optogenetik, belirli nöronları genetik olarak modifiye ederek ışığa duyarlı hâle getiren bir tekniktir. Bu sayede, bilim insanları belirli anıları aktive edebilir ve bunların geri dönüşümünü sağlayabilir.
Bu tür çalışmalar, beynimizin unutulan bilgileri aslında bir tür uykuya yatırdığına işaret ediyor. Bellek izleri beynin içinde saklanıyor; sadece bilgilere erişim zorlaşıyor. Bu bulgular, unutmanın beynimizin esnek ve dinamik bir süreci olduğunu ve bilgilerin yalnızca uykuya yatırıldığını kanıtlıyor.
Unutmayı Stratejik Olarak Kullanmak Mümkün Mü?
Hatırlamak ve unutmak arasında ince bir denge kurmak, öğrenme sürecimizi optimize etmek için önemlidir. Bir dil öğrenirken yeni bilgiler edinmeden önce eski bilgileri gözden geçirmek, hafızanızı taze tutar ve öğrenmenizi kolaylaştırır. Bu tür bir stratejik öğrenme, bilginin daha kalıcı hâle gelmesini sağlar.
Bir konuyu öğrenirken eski bilgileri kısa süreliğine unutmak, beynimizin yeni bilgileri daha etkili bir şekilde işleyebilmesi için gereklidir. Ancak bu, eski bilgilerin tamamen silindiği anlamına gelmez. Beynimiz, gerektiğinde bu bilgilere tekrar erişebilir.
Unutmanın, beynimizin bilgileri işleme yeteneğinin bir göstergesi olduğunu unutmamak önemlidir. İnsan belleği ve zihinsel sağlıkla ilgili sorunların üstesinden gelmek için engramlar ve unutma süreçlerinin daha derinlemesine incelenmesi, gelecekte birçok sorunun çözülmesine yardımcı olabilir.
Kaynakça
Arıkan, K. Yeni bir öğrenme biçimi olarak unutma. Prof. Dr. Kemal Arıkan. https://www.kemalarikan.com/yeni-bir-ogrenme-bicimi-olarak-unutma.html
Abay , E. ve Çalıyurt, O. (1995). Psikiyatri’de bellek. Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi. 12(1, 2 ,3). 261-265.
Özen, S. (2024). Neden unuturuz?. KURIOUS. https://kurious.ku.edu.tr/haberler/neden-unuturuz/.
Ryan, T. (2023). Forgetting: Not a Flaw, But a Brain’s Hidden Feature of Memory. Neuroscience News. https://neurosciencenews.com/forgetting-memory-engrams-23784/.