Kültür - SanatPsikoloji

SANAT PSİKOLOJİSİ

Sanatı kısaca, insanların zihinlerindeki düşünceleri ve şemaları dökme aracı olarak tanımlayabiliriz. Bu bağlamda, sanat ve psikoloji birbiriyle iç içe geçen iki alandır. Sanatın insan psikolojisi üzerindeki etkisini ve yaratma sürecinin algısal, deneyimsel boyutunu inceleyen alt dala ‘’sanat psikolojisi’’ adı verilir.

Sanat Psikolojisinin İlgi Alanları Nelerdir?

Sanat psikolojisinin çeşitli ilgi alanları vardır. Bunlardan bazıları ve en yaygınları:

  1. Sanat Algısı
  2. Sanat Deneyimi
  3. Sanat Yaratımı
  4. Sanat ve Benlik
  5. Sanat ve Bellek
  6. Sanat ve Bilinçaltıdır.

Bu şekilde farklı alanlar ve bakış açıları, sanatı ve sanatçıyı anlamaya ve değerlendirmeye odaklanır. Sanat algısı ve deneyimi, sanatın öznelliğine ve değişkenliğine vurgu yaparken, sanat yaratımı ve benlik kavramı çalışmalarında sanatçıya ağırlık verir. Bellek ve bilinçaltı konuları ise sanata nörolojik ve bilişsel yaklaşım sunar. Bu yazıda, bu alanların sunduklarından birkaçına değinmek istiyorum.

Sanatın Bilişsel ve Algısal Yönü

Sanat, insan zihninde bilişsel deneyimler sunar. Sanat eserini anlamlandırma süreci, başlı başına derin bir bilişsel deneyimdir. Her ne kadar sanatçının düşünceleri ve duygularıyla üretilmiş dahi olsa, sanat eseri izleyiciye sunulduğu andan itibaren onun algısı altındadır. Bireyin kendi deneyimleri ve bakış açısı, sanat eserini bir nevi şekillendirir ve tamamlar. Böylece eser yalnızca somut bir parça olmaktan öteye gider ve deneyim boyutu kazanır.

Bu noktada sanatçılar da eserlerine farklı deneyimler katma arayışına girmişlerdir. Bunun en belirgin örneği Claude Monet’nin başlattığı ‘’izlenimcilik’’ dalgasıdır. İzlenimcilik (empresyonizm), sanatın algısal bir süreç olduğunu savunan sanat akımıdır. Empresyonist sanatçılar, gördüklerini direkt tuvale aktarmak yerine kendilerinde oluşturdukları hisleri sergilemişlerdir. Bunu izleyiciye geçirmek adına da farklı ışık ve renk oyunlarından yararlanmışlardır. Örneğin, Monet’nin Water Lillies (Nilüferler) tablo serisi anlık ışıkları yakalamak üstüne kurulmuştur. Her tablosunda günün farklı bir zamanı resmedilmiştir. Kullanılan renklerin hem parlak hem de pastel tonlarda olması, izleyici üzerinde etkili ama huzurlu bir hava bırakmak için yapılmıştır. Genel olarak eserlerinde gerçeklik ile algı arasındaki ilişkiyi renk ve ışık oyunlarıyla incelemiştir.

Psikoanalitik ve Psikodinamik Yaklaşımlarla Sanat ve Sanatçı

Yalnızca izleyici için değil, sanatçı için de üretim bilişsel bir süreçtir. Sigmund Freud’un öncülük ettiği psikoanalitik ve psikodinamik yaklaşımlar, sanat psikolojisinde sanatçı ve sanatını anlamlandırmak adına önemli bir yer tutar. Bu iki perspektif, sanatçının yaratma sürecindeki bilinçaltı düşüncelerine ve içsel çatışmalarına odaklanır. Ortaya çıkan ürünü de aynı yollardan inceler. Sanata göründüğünden daha derin bir bakış açısı katmayı hedefler.

Sanat psikolojisinde psikoanalitik ve psikodinamik yaklaşımlar denilince akla ilk gelen sanatçılardan birisi, belki de en önemlisi, Freud’un da bir hayranı olan Salvador Dali’dir. Dali, rüyasında gördüklerini uyanır uyanmaz not almayı alışkanlık haline getirmiştir. Bu aldığı yazılı ve görsel notları eserlerinde kullanır. Belki de bu nedenle tablolarındaki unsurlar gerçeklikten bir hayli uzaktır. En bilindik tablosu “Belleğin Azmi (the Persistence of Memory)” zaman algısının değişkenliğini konu edinir. Bunu oldukça sürreal görüntülerle, eriyen saatler ve yumuşayan nesnelerle sunar. Bu nesneler somut birer varlık yerine, Dali’nin bilinçaltının hatta rüyalarının birer ögeleridir. Özetle, bu gibi eserler ve sanatçılar, sanatla bilinç arasında bir köprü kurmuştur diyebiliriz.

Sanat Terapisi Nedir ve Ne İşe Yarar?

Sanat psikolojisi, sanat eserlerini, sanatçıyı ve üretim sürecini inceleyerek sanatın algısal ve duyusal deneyimlerini açıklar. Sanat terapisi ise diğer terapi yöntemleri gibi zihinsel ve ruhsal iyileşmeyi hedefler. Diğer terapi yöntemlerinden farkı ise müzik, resim, edebiyat, dans gibi farklı sanat dalları aracılığıyla bunu gerçekleştirmesidir. Bu gibi sanat dallarından yararlanarak insanların ifade gücünü sözlü iletişimin ötesine götürür. En büyük faydasının ise bu noktada ortaya çıktığını görebiliriz. Özellikle kendini sözlü olarak ifade etmekte zorlanan veya tercih etmeyen kişilerde ve yaş grupları için etkili bir terapi yöntemidir. Terapi süresince kişilerin kendilerini konfor alanlarında hissetmesine yardımcı olur. Bireylerin kendilerini sınır hissetmeden ve özgürce anlatmalarını sağlar.

Sonuç olarak, sanat psikolojisi ve terapisi, sanatçılarda da görülebileceği üzere sanat aracılığıyla insanlara ulaşmayı hedefler. Bu farklı alanlar ve bakış açılarıyla gerçekleştirilse de hepsinin ortak hedefi bireyin iç dünyasını yansıtmak ve anlamakla ilgilidir. Sanat, yalnızca bir estetik olmanın ötesinde, bir ifade aracıdır ve bu nedenle psikolojinin de bireyleri anlamak için incelediği bir alandır. Sanat psikolojisi ve terapisi ise yavaş yavaş adından daha sık bahsettirecek gibi duruyor ve şimdiden alternatif bir terapi yöntemi olarak kullanılmaya başlandı bile.

Kaynakça

Salvador Dali: The Persistence of Memory. (2023, September 7). Brittanica. https://www.britannica.com/art/painting

Water Lilies 1917 4. (2017, May 20). Fineartamerica. https://fineartamerica.com/featured/water-lilies-1917-4-claude-monet.html

Daha Fazla Göster

Benzer Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu