İnsan HaklarıKadın HaklarıPsikoloji

Toplumsal ve Kültürel Bir Sorun Olarak Şiddet

Tahammülsüzleşiyoruz. Her geçen gün hayat şartlarının zorluğu, birlikte yaşama kültüründeki zayıflık, ekonomik sıkıntılar ve daha birçok sebepten tahammül seviyemiz hızla düşüyor. Bu düşüş, hâlihazırdaki bazı toplumsal yaraların derinleşmesine de olumsuz bir şekilde etki ediyor. Örneğin şiddet olgusu bahsi geçen yaralardan en “şiddetlisi” diyebiliriz. Bu yazımızda, ülkemizde neredeyse her gün yaşanan ve yakın zamanda çarpıcı bir hâlde İstanbul Surları’nda meydana gelen kadın cinayetlerini, şiddet olgusunu inceleyerek anlamaya ve anlamlandırmaya çalışacağız.

Şiddet dediğimizde çoğu zaman akıllara fiziksel saldırı, bedene zarar verme ve yaralama gibi örnekler gelse de ekonomik, dijital ve psikolojik şiddet gibi birçok türü de günlük yaşantımızda karşımıza çıkar ve şiddet canlı cansız ayırt etmeksizin –hayvanlara, ağaçlara çocuklara, kadınlara, mala, haneye gibi– çevrede bulunan birçok şey üzerinde vuku bulur.

Şiddet, birçok boyutu olan ve kültürel ve sosyal bağlamda okunması gereken bir olgudur (Gönüllü, 2022). İçinde yaşanılan toplumun kültürel normları arasında bir sorun çözme aracı olarak şiddet yer alıyorsa sorunun çözümü noktasında birçok engel önümüzde duruyor demektir (Konuk Kandemir ve Alıcı, 2022). Çünkü norm olarak kabul edildiği zaman şiddeti uygulayan ve şiddete maruz kalanın bunu meşru görmesinin yanı sıra, yanlış olduğunu belirtecek ve buna müdahalede bulunacak bir insan topluluğuna da rast gelmek oldukça zor olacaktır.

Albert Bandura’nın Stanford Üniversitesi’nde 1961’de yürütmüş olduğu Bobo Bebeği deneyinin de bize gösterdiği gibi, şiddet aslında sosyal bir şekilde öğrenilen ve modellenen bir davranış biçimidir (Nolen, 2024). Genel olarak o günden bugüne yürütülen çalışmaların vardığı sonuç, şu şekilde olmuştur: Hayatının bir döneminde şiddete maruz kalan bireyler, hayatının ilerleyen aşamalarında şiddeti uygulayan bireylere dönüşmektedirler (Keiçe, 2020). Fakat burada önemli olan başka nüanslar da vardır ki o da toplumsal cinsiyet rolleri ve cinsiyete göre çocuk yetiştirme sırasındaki farklardır. Dünyanın birçok yerinde görüldüğü gibi ülkemizde de şiddet, genelde erkekler tarafından ve bilhassa kadınlara yönelik uygulanmaktadır. Çocuk yetiştirmede bazı davranışların erkeklere bazılarının da kadınlara kültürel değerler çerçevesinde atfedilmesi ve buna destekleyici olarak deyim ve atasözlerinde, yani kullanılan dilde de bu ayrımın ciddi biçimde tezahürü sonucunda şiddetin erkekler tarafından uygulanmasının önünün açıldığı ve oldukça meşru kabul edilebileceğini gözlemlemek mümkündür (Oktay, 2015). Çevremize baktığımızda kadınların daha yumuşak, nazik, nahif, güçsüz ve empatik; erkeklerinse daha sert, ciddi, güçlü ve empati yoksunu olarak yetiştirildiğini, aynı suçların ve toplumsal bozuklukların sosyal olarak ayıplanması ve cezalandırılmasında kadın ve erkeğin fail olduğu durumlarda ne derece farklılıkların benimsendiğini fark etmek de zor olmasa gerek. Tüm bunlara ek olarak çağımızda ciddi bir aşama katedilmiş olsa da hâlâ yetersizliklere sahip olan kadının iş hayatında ve sosyal hayatta aktif rol oynaması, özellikle de ekonomik olarak bağımsız olabilmesi, süregelen güç dengesinde bir bozulmaya yol açmaktadır. Bu konu hakkında sıkıntısı olmayan erkeklerin var olduğunu, anlayış ve desteği esirgemediklerini ve çocuk yetiştirmede aktif rol oynadıklarını parantezle belirtmekte fayda var. Fakat özellikle yetiştirilme tarzı yukarıda bahsi geçen şekilde olan ve bundan sıyrılamamış birçok erkek bu güç dengesizliğinden dolayı maalesef şiddete meylediyor ve maalesef kimi zaman işin sonu cinayete varabiliyor.

Gönüllü’nün (2022) şiddete maruz kalmış veya şahit olmuş kişilerle yaptığı araştırmaya göre güçsüzlüğünü bilip bunu güç gösterisi ve bunun bir formu olan şiddetle kapatmaya çalışan, üstünlük kurma çabasında olan kişiler şiddet failleri olarak karşımıza çıkıyor. Şiddet davranışı kabul eden ya da affeden, aile ya da romantik ilişkiyi devam ettiren insanların sebepleri incelendiğindeyse şiddet faili tanıdık olması ve aralarında bir sevgi bağı bulunması nedeniyle bu eğilimde oldukları görülüyor. Yani insanlar, bağı olan diğer insanların şiddet davranışını sineye çekmek zorunda kalıyor ve maalesef günden güne daha da “şiddetlenen” ortamda yine cinayete sebebiyet veriliyor. Şiddetin yakından gelmesi sebebiyle çevredeki insanlar “Kendi aralarında bir sorun, biz karışamayız, aile içinde hallederler.” gibi düşüncelerle müdahale etmeyebiliyor ve şiddet mağduru durumu kabullenmese bile yardım eli havada kalabiliyor.

Ülkemiz bağlamında düşünecek olursak gerek bakanlıklar gerek sivil toplum kuruluşları ve dernekler, eskiye nazaran daha güçlü ve ulaşılabilir hizmetler sağlamaya çalışıyor. Bir nebze başarılı olunsa da fark etmemiz gereken en önemli nokta aslında soruna dışarıdan değil içeriden müdahale etmek, dolayısıyla sorunu daha en başta ortadan kaldırmak. Gönüllü’nün (2022) çalışması da dahil birçok çalışmada, aslında sağduyulu herkesin de varmış olduğu sonuçlar, toplumun her kademesinin şiddet özelinde bilinçlendirilmesi, eğitilmesi, toplumsal cinsiyet rollerinde kimsenin artık zarar görmeyeceği karakteristiklerin benimsenmesi ve şiddet sonrasına ek olarak şiddet öncesi de psikososyal desteğin erişilebilir olması büyük önem taşıyor. Unutulmamalıdır ki hangi sistem, hükûmet veya adli kurum tedbirler almaya çalışırsa çalışsın toplumda düzelme isteği ve bilinci olmadıkça var olan kültür sürdürüldükçe mevcut durum olduğu gibi devam edecektir.

Referanslar

Akçay, A. (2022, Şubat 5). Şiddet dolu ilişkilerden kopamayanlar ‘cesaretsiz’ mi? Ekmek ve Gül. Erişim tarihi: Ekim 18, 2024. https://ekmekvegul.net/dergi/siddet-dolu-iliskilerden-kopamayanlar-cesaretsiz-mi

Dixon, T. (2024, Temmuz 25). Key Study: Bandura’s Bobo Doll (1963). IB Psychology. https://www.themantic-education.com/ibpsych/2019/01/15/key-study-banduras-bobo-doll-1963/

Gönüllü, C. (2022). Şiddet Kavramı Üzerine Nitel Bir Araştırma: Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Öğrencileri Örneği. Sosyoloji Araştırmaları Dergisi, 25(3), 488–503.

Keçe, C. (2020). Kadına Şiddet İnsanlığa Şiddet. 46’lık Fikir, Sanat, Edebiyat ve Psikoloji Dergisi. (12). 6-8.

Konuk Kandemir, N. ve Alıcı, B. (2022). Ekonomik Şiddetin Toplumsal Yansımalarına Türk Sinemasından Bakış: Nefesim Kesilene Kadar Örneği. Marmara Üniversitesi Öneri Dergisi, 17(57). 365-385.

Nolen, J. L. (2024, Eylül 12). Bobo doll experiment | Description, Methodology, Results, & Facts. Encyclopedia Britannica. https://www.britannica.com/event/Bobo-doll-experiment

Oktay, E. Y. (2015). Türkiye’nin ve Dünyanın Ortak Sorunu: Kadına Şiddet. Journal Of Academic Studies. 16(64). 57-118.

Daha Fazla Göster

Benzer Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu