Psikoloji

Deprem Psikolojisi

Deprem… Tek kelime ama bundan çok daha fazlası. Çoğumuz için 1 yıl öncesine kadar tatbikatlardan ibaret olan coğrafya derslerinde iki kelime edilip geçilen fakat yalnızca evleri değil; hayalleri yıkan, aileleri parçalayan deprem

Aslında basit bir mantığı var; sismolojik hareketler, levhalar, yanardağlar. Bunlar dökülüyor herkesin ağzından son 1 yıldır. Deprem uzmanları, yer bilimciler anlatıyor. Birkaç paragraflık açıklamaya sığdırılan bir doğa olayı, milyonlarca insanın hayatını kökten değiştiriyor.

Ülkemizde son yıllarda Gölcük, Van ve Kahramanmaraş merkezli meydana gelen depremler ülke genelinde bireyleri hem ekonomik hem fiziksel hem de psikolojik anlamda ciddi bir şekilde yaraladı. Tam olarak bir iyileşme sürecinden, psikolojik iyileşme süreci sağlanmadan bahsedilemez. Bu noktada deprem esnasında ya da depremden sonraki dönemde ortaya çıkabilecek psikolojik faktörler göz önünde bulundurulmalıdır. Aslında bu faktörler, hem deprem esnasında hem de depremden sonra bizi sandığımızdan çok daha fazla ilgilendiriyor.

Tehlike sırasında insanın verdiği üç tür tepki var: savaş, kaç ya da don. Tabii ki bu kadar büyük bir doğa olayıyla savaşmak mümkün değil. Bu noktada 2 seçeneğimiz kalıyor: kaçmak ya da donmak.  Hani olur ya insan taş kesmiş gibi kalır, kıpırdayamaz. Hah! İşte tam öyle bir şey donmak. Gerçekten buz tuttuğunuz illüzyonuna kapılıyorsunuz bir noktada. Ellerinizi belki hareket ettirebiliyorsunuz ama ayaklarınız? Bir adım atmak bile imkansız geliyor.

Donup kalmak bir noktada tepki çekiyor, mantıksız bir hareketmiş gibi algılanıyor ama durum tam tersi. Beyin o an tek bir şeye odaklanıyor: kurtulmak, yaşamaya devam etmek. Bunun bir denklemini kurmak imkansız. Verilen her tepki oldukça normal aslında. Kendinizi korumak adına attığınız her adım mantıklı, donmak da buna dahil. Bir şekilde kurtulduğunuzda sağ kaldığınızda fiziksel olarak “iyi” oluyorsunuz belki, peki ya psikolojik olarak? Tehlike bittiği anda tekrar eskisi gibi hissetmek mümkün mü?

Travma, en basit şekliyle olumsuz yaşam olaylarının kişiler üzerindeki olumsuz ve uyum bozucu etkilerine bağlı olarak ortaya çıkan çeşitli psikolojik ve fiziksel şikayetlerin eşlik ettiği bir olgu olarak tanımlanabilir. (İkincil Travma: Travmanın Domino Etkisi | DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü, n.d.) Birincil travma ise travmayı direkt yaşama, travmaya maruz kalma durumudur. Depreme direkt maruz kalan ya da bir yakınını depremde kaybeden insanların yaşadığı şeye “birincil travma” adı veriliyor. Bu durumdaki insanlar, deprem sonrasında da bazı olumsuz deneyimler yaşayabiliyorlar. Depremden sonra belirli bir süre korku, kaygı yaşamak, uyumakta zorlanmak normal karşılanıyor ancak bu şikayetler ileriki süreçte, belki de artarak, devam ederse kişi “Travma Sonrası Stres Bozukluğu” yaşıyor olabilir.

Travma sonrası stres bozukluğu, birçok olumsuz semptomla birlikte kabuslar, olayın sık sık hatırlanması, olayın tekrarlanacağı korkusu, yabancılaşma gibi belirtilerle karakterize olan bir bozukluktur. Kişinin ve çevresinin oldukça olumsuz etkilendiği bu bozukluk bireyin işlevselliğini oldukça olumsuz etkileyebilir. (Travma Sonrası Stres Bozukluğu | TÜRKİYE PSİKİYATRİ DERNEĞİ, n.d.)

İkincil travma ise aslında isminden de anlaşılacağı üzere, olaya direkt maruz kalmamakla birlikte olaya şahit olan ya da medya aracılığıyla maruz kalan kişilerin yaşadığı şeye deniyor. (İkincil Travma: Travmanın Domino Etkisi | DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü, n.d.)  İkincil travmanın etkileri çoğu zaman görmezden gelinse de aslında durum çok başka, sandığımızdan çok daha büyük. 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremi takip eden günlerde deprem bölgesi dışında ikamet eden insanların bazı ifadeleri, bu çıkarımı doğruluyor.  Depreme doğrudan maruz kalmayan insanlar, başkaları orada acı çekerken fiziksel olarak iyi oldukları, hayatta oldukları, su içebildikleri için bile suçluluk duyabiliyorlar ya da aynı şeyi yaşama kaygısıyla anksiyete bozukluğu yaşayabiliyorla. Maruz kaldıkları özellikle bazı görsel materyaller sonucunda depresyon gibi bazı bozukluklar geliştirebiliyorlar.

Deprem sonrasında psikolojik çalışmalar yürütmek, hem birincil hem ikincil travma yaşan insanlar için bazı durumlarda hayati önem taşıyabiliyor çünkü psikolojik süreç fiziksel süreçten bağımsız değil. Fiziksel bütünlük ve iyi oluş psikolojik iyi oluşu garantilemiyor.

Deprem; diğer birçok kitlesel felaket gibi ekonomik, sosyal, psikolojik pek çok soruna yol açıyor. Bu anlamda depremden etkilenen insanların psikolojik yardıma ulaşması toplumsal ve bireysel iyi oluş çok büyük bir önem arz ediyor. Deprem sonrası sahada çevrim içi ya da yüz yüze hizmet veren psikologlar, bu desteğin sağlıklı bir şekilde sağlanması için çok büyük bir önem arz ediyor. Bu noktada, bu kişilerin alanında uzman ve gerekli eğitimleri almış olması da bir o kadar önemli.

KAYNAKÇA

İkincil Travma: Travmanın Domino Etkisi | DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü. (n.d.). dbe.com.tr. https://www.dbe.com.tr/tr/dbe/11/ikincil-travma-travmanin-domino-etkisi/

Travma Sonrası Stres Bozukluğu | TÜRKİYE PSİKİYATRİ DERNEĞİ. (n.d.). Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD). https://psikiyatri.org.tr/halka-yonelik/28/travma-sonrasi-stres-bozuklugu

Daha Fazla Göster

Benzer Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu