ÇOCUK HAKLARI EVRENSEL (Mİ)DİR?
Bir pazar akşamı…
Son geceye kalan ödevini yetiştirme telaşıyla anneni ve babanı başına dikmişsin. Biraz sitemli olsalar da sana yardım edebilmek için çırpınıyorlar ama bir taraftan da söyleniyorlar. Dünyada bundan daha zor bir durum yok sanıyorsun. Çocuksun. Ödevin son geceye kalmasından daha büyük bir sıkıntı bilmiyorsun. Ödevini bitiriyor ve banyonu yapıyorsun. Annenin yeni yıkadığı yumuşatıcı kokulu pijamalarını giyerek yatmadan önce çay saatinde ailenle vakit geçiriyorsun. ‘’Hadi yatma saati.’’ cümlesini duymadan biraz daha zaman geçirmenin derdindesin. Çok uykun gelse de gidip yatmak istemiyorsun. ‘’Büyüdüm, artık erken yatmak istemiyorum.’’ diye düşünüyorsun. Büyüdüğünü sanıyorsun. Çocuksun. Erken yatmaktan daha büyük bir sıkıntı yok sanıyorsun. Sonunda uykuya yenik düşüyor ve kendini yumuşacık yatağına bırakıyorsun. Belki uykuya dalmadan baban sana bir masal okuyor ya da annen saçlarını okşayıp yanağına şefkatli bir öpücük konduruyor. Çocuksun. Yanağındaki şefkatli öpücüğün ne kadar değerli olduğunu tam olarak bilmiyorsun. Anne ve baban da günün yorgunluğuna yenik düşüyor ve uykuya dalıyorlar. Çocuksun. Anne ve babanın yan odada uyuyor olmasının sana sağladığı güvenin tam olarak farkına varamıyorsun.
Bir pazar gecesi…
Yüksek bir ses, korkunç bir sarsıntı, alevler ve çığlıklar seni uyandırıyor. Çocuksun. Gökten yalnızca yağmur yağmadığını, kurşun ve bomba da yağabileceğini öğreniyorsun. Baban koşup yanına gelecek ve seni kurtaracak sanıyorsun. Çocuksun. Gerçek korku neymiş anlıyorsun. Üzerindeki tertemiz, yumuşatıcı kokulu pijamalar artık simsiyah ve is kokuyor. Annen gelecek ve ‘’Yine üstünü başını batırmışsın, çabuk çıkartalım da seni bir güzel banyoya sokayım.’’ diyecek, sana kızacak; ama bir yandan da çaktırmadan haline gülecek sanıyorsun. Yatağında hiçbir şey anlamaz halde, biri yardıma gelsin diye bekliyorsun. Anne ve babana sesleniyorsun. Duyulmadığını zannedip daha yüksek sesle bağırıyorsun, çığlıklar atıyorsun. Çocuksun. Anne ve babanın yardımına ne kadar muhtaç olduğunu anlıyorsun. Kimse seni kurtarmaya gelmiyor. Alevler gittikçe artıyor. Dumandan nefesin daralıyor. Tam o sırada bir yetişkin gelip seni kurtarıyor. Anneni babanı soruyorsun. Kimseden cevap alamıyorsun. Çocuksun. Çocuk yaşında kötülükle tanışıyor ve büyümek zorunda kalıyorsun…
TÜİK verilerine göre dünya nüfusunun %30‘u çocuk. Bu çocukların şanslı olanları, yukarıda anlatıldığı gibi, bir pazar akşamını güzel bir pazartesi sabahına bağlayabiliyor; kahvaltı sofrasında ailesiyle vakit geçirip güvende olduğu yollardan geçerek okula gidebiliyor. Aileleri, bu çocuklardan sağlıklı, huzurlu, kendi kendine yetebilen ve başarılı yetişkinler olmalarını bekliyor. Bunun için de çocuklarının her daim arkasında olmaya çalışıyorlar. Savaşın ve yoksulluğun olduğu coğrafyalarda doğan çocuklar ise belki hayatlarında hiç güzel bir kahvaltı sofrası görmüyorlar. Büyük çoğunluğu okula gidemiyor, çünkü şehirlerindeki okullar yıkılıyor. Okula gidebilenler de hayati tehlikelerine rağmen gidiyorlar. Ailelerinin çocuklarıyla ilgili tek bir hayali var; hayatta kalmaları ve bir hayat kurmaları. Ne yazık ki, çoğu zaman bu hayalleri gerçekleşse bile buna şahit olamıyorlar.
1989 tarihli BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre “On sekiz yaşına kadar her insan çocuktur”. Aynı sözleşmenin 6. maddesine göre, her çocuk temel yaşama hakkına sahiptir ve çocuğun hayatta kalması ve gelişmesi için mümkün olan azami çaba gösterilmelidir. Madde 14, çocuğun düşünce, vicdan ve din özgürlükleri hakkına saygı gösterir. Madde 16, hiçbir çocuğun özel yaşantısına, aile, konut ve iletişimine keyfi ya da haksız bir biçimde müdahale yapılamayacağı gibi onur ve itibarına da haksız olarak saldırılamayacağını savunur. Bu maddeler, çocuğun varlığını, özgürlüğünü ve güvenliğini sağlamayı amaçladığından oldukça önemlidir. Fakat, ne yazık ki, savaşın olduğu coğrafyalarda bu kurallar önemini yitirir.
Savaş durumunda çocuk haklarının hiçe sayıldığını istatistikler net bir şekilde ortaya koyuyor. Son yayınlanan bir rapora göre, 2013 ile 2017 arasında silah seslerinin susmadığı 10 ülkede, beş yaşının altında en az 870 bin çocuğun hayatını kaybettiği tahmin ediliyor. Yaşamını yitirenlerin 550 bini bebek. Aynı dönemde ölen savaşçıların sayısı ise 175 bin. Son iki ayda Gazze’de yaşanan soykırımda Gazze’de ölen sivil halkın %40’ı çocuk. BM Çocuk Hakları Sözleşmesindeki maddelere bu istatistikler ışığında bir kez daha baktığımızda, yalnızca özgür ve güçlü ülkelerde on sekiz yaşına kadar her bireyin çocuk olduğunu ve bu maddelerin de yalnızca onlar için geçerli olduğunu görüyoruz. Savaşın ne olduğunu bilen çocuklar, savaşın ne olduğunu öğrendikleri gün -eğer hayatta kalabilirlerse- çocuk olmaktan çıkıyor ve büyümeye mecbur kalıyorlar.
Savaşı haberlerden izleyen çocuklar için de savaşın büyük çaplı olumsuz sonuçları olabiliyor. Çocukların savaştan ne derece etkileneceği, olayın türüne, kimlerle nerede yaşandığına ve sonuçlarına bağlı olarak değişim gösteriyor. Böylesine travmatik bir durumla karşı karşıya kalan çocuklar, öfke problemleri, saldırgan davranışlar, kaygı, depresyon, dikkat eksikliği, içe kapanma gibi davranış değişiklikleri yaşayabiliyorlar. Bu çocukların uyku ve yeme düzenleri bozulabiliyor; sürekli endişeli bir ruh hali içerisinde olabiliyorlar. Savaşa maruz kalan çocuklar, sonrasında savaştan uzak ve güvenli bir yaşam sürseler de hayatları boyunca savaşın travmatik etkilerinden kurtulmakta güçlük yaşayabiliyorlar.
Savaş, yalnızca çocukları değil, yetişkinleri de ciddi şekilde etkileyebilir. Yetişkinler, çaresiz ve korkmuş haldeyken ve depresyondaysa, bir de çocuklarına destek olmaya çalışarak yetersizlik hissi yaşayabilirler. Böyle zamanlarda, ilk olarak yetişkin bireyin kendi ruhsal durumunu düzenleyebilmek için yakınlarından ve bir uzmandan destek alması hem kendi ruhsal durumu hem de çocuğunun ruhsal durumu için oldukça önemlidir. ‘’Önce çocuğum iyileşsin.’’ düşüncesi oldukça anlaşılabilir fakat uzun vadede faydadan çok zarar getirebilecek bir düşüncedir. Çocuğun tekrar güvende hissedebilmesi için bakım verenlerinin de iyi olduğunu görmesi çok önemlidir. Yetişkinlerin, kendi duygudurumlarını biraz olsun düzenleyebildikten sonra ilk ve en önemli görevleri, gücü yettiğince savaşın karşısında durması ve çocuklara temiz, güvenli ve yaşanabilir bir dünya bırakmayı kendine bir borç bilmesidir. Çocukların içine ekilen umutsuzluk, korku ve nefret tohumlarının yerini umut tohumlarıyla değiştirebilmenin çabasını gütmesi bir yetişkinin birinci görevidir.
Savaş yaşantılarına maruz kalan bebek, çocuk ve ergenlerin yaşadıkları olumsuz etkilerin hafifletilebilmesi için uzman desteği almak, psiko-sosyal girişimlerin takip etmek ve bu girişimlerin içinde yer alarak çocukların iyilik hali için çabalamak faydalı olacaktır. Uzman desteğinin yanı sıra yetişkinler de çocuklara destek sağlamalıdır. Bu destek için öncelikli olarak sakin kalmak ve çocuğa karşı -gelişim seviyelerine uygun şekilde- gerçekçi bir yaklaşım sergilemek önemlidir. Savaş gerçeği çocuktan saklanmamalı, yaşanan olay küçümsenmemeli ya da şakacı bir dil kullanılmamalıdır. Çocukları teselli ederken, boy hizasında olmaya ve fiziksel temasta bulunmaya özen gösterilmelidir. ‘’Korkacak bir şey yok.’’ gibi yaşanan duyguları bastıran bir tutum sergilenmemeli, tüm duyguların yaşanmasına izin verilmelidir. Çocukların savaş gibi travmatik olaylar gerçekleşmeden önce yaşadıkları rutinlere devam etmesi önemlidir. Kriz durumu devam ettiği için gerçekleştirilemeyen rutinlerin yerine, gerçekleştirilmesi mümkün olan rutinler belirlenmeli ve çocuğa bir rutin kazandırılmalıdır. Rutinler, çocuğun yıkılan güven hissini ve olumsuzluk duygusunu tamir ederler. Çocuğa rutin sağlayan konulardan en önemlisi eğitimdir. Çocuğun yaşama, barınma, beslenme ihtiyaçlarıyla birlikte eğitim ihtiyacının da son derece gerekli olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.
Tüm ülke çocuklarının özel olduğu ve çocukların hiçbir savaştan sorumlu olmadığı unutulmamalıdır. Bütün çocukların eşit derecede sevgi ve şefkate ihtiyaçları vardır. Tüm ırklardan bağımız olarak, çocuk sadece çocuktur.
Altunkaya, T. (2019, Şubat 15). Rapor: Savaşta kurşun sıkanlardan çok çocuklar hayatını kaybediyor. Euronews. https://tr.euronews.com/2019/02/15/rapor-savasta-kursun-sikanlardan-cok-cocuklar-hayatini-kaybediyor
BBC News Türkçe. (2023, Ekim 27). UNICEF: Gazze Binlerce Çocuğa Mezar Oldu. https://www.bbc.com/turkce/articles/c72q4508nlvo.amp Türkiye İstatistik Kurumu. (2023, Temmuz). Dünya Nüfus Günü, 2023. https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Dunya-Nufus-Gunu-2023-49688#:~:text=%C3%87ocuk%20n%C3%BCfus%20oran%C4%B1%20d%C3%BCnya%20ortalamas%C4%B1,y%C4%B1l%C4%B1nda%20%30%2C0%20oldu