Ekran Kullanım Süresi ve Niteliği

Özellikle pandemi ve sonrasında doğan çocuklarda çok sık rastlanan ekran süresi problemi nedir? Ekran hiç mi olmamalı? Günde kaç saat ekran normaldir? gibi soruların başlığı duyduğunuz andan itibaren sizin de aklınızdan geçtiğine eminiz. Ekran kullanımı; televizyon programları, film ve videolar, ekran oyunları ile bilgisayar, tablet, telefon ve diğer cihazlarda geçirilen zamanı ifade eder. Son zamanlarda yapılan araştırmaların bulgularıysa, 2 yaşındaki çocukların ekran süresinin bir haftada ortalama 17 saati, 3 yaşında ise bu sürenin 25 saate ulaştığını ve ilkokula başlanması ile bu sürenin 11 saate düştüğünü göstermektedir.

Peki yaklaşık yarım günü bulan ekran kullanımının gelişim dönemlerinde etkileri nasıl yansıyabilir? Henüz somut kanıtlar olmasa da görüyoruz ki ekran kullanımı, sosyal etkileşim ve iletişime set çekerek çocukların koşma, tırmanma vb. gibi diğer bedensel faaliyetlerine ayırdığı zamanı kısıtlayarak ince ve kaba motor gelişimde aksamalara veya yavaşlıklara neden olabilir. Aynı zamanda, her ne kadar çocuklara uygun filtrelemeler ve uygulamalar bulunsa da otomatik oynatma, güvenli içerik gibi güvenli olmayan bazı parametreler ekranın niteliği hakkında şüphelere neden olmaktadır. Sizin çizgi film açarak verdiğiniz tablet, otomatik oynatma ile çocuğun yaş ve bağlam sınırını aşan bir videoya ya da “güvenli içerik” olarak adlandırılan bir video küçük bir an dahi içerse sizin güvenli olarak adlandıracağınız tanıma hiç uymayan bir alt metin içeren bir videoya dönüşebilir. Model alma, yani sosyal öğrenme yoluyla büyüyen çocuklar içinse bu görsel “örnekler” davranışsal ve duygusal yansımalarla kendini gösterebilir. Özellikle çocukların sabır, sıra bekleme vb. gibi günlük hayat becerilerindeki değişimlerle beraber izlenilen içeriğin niteliğine bağlı olarak odak süresindeki değişimler ve öfke problemleri, ekran kullanımının olumsuz sonuca yol açtığı en sık alanlarda gözlenmektedir.

Bir diğer etkilenen alan ise dil gelişim süreçleridir. Özellikle çocukluğun ilk yılları, dil becerisinin edinildiği yıllar olduğu ve çocuklar dil becerilerini yetişkinlerle etkileşim kurma yoluyla elde ettikleri için, ekran süresindeki aşırılık bu etkileşimi aksatarak çocukların dil gelişimini olumsuz etkileyebilmektedir.
Aynı zamanda psikososyal etkenler olarak bakıldığında karşımıza en çok çıkan bir diğer sorun da “sosyal izolasyon” olabilmektedir. Akranları veya yetişkinlerle iletişim kurmadan, tek parmağıyla ekran üzerinden istediğini halleden ve olumlu duygulanım hissetmesine neden olan şeyleri dile getirmeden ekran üzerinden elde etmeye alışan çocuk, etkileşim ve iletişim kurmayı gereksiz bulup bunlardan kaçınabilir. Alışkanlık haline gelen ve kendi içinde normale dönüşen bu izolasyon; empati becerileri, sorumluluk duygusu ve yönetilemeyen kaygılar üzerinde olumsuz yansımalara neden olabileceği gibi, ilerleyen süreçlerde bir davranış paterni olmanın dışına çıkarak çocuğu bir yalnızlık duygusuna da itebilir.
Bu yalnızlık duygusu yönetilemediğinde ise ileri yaşam süreçlerinde eklenen olumsuzluklar ve eklenemeyen bazı gerekliliklerle birleşerek ergenlik ve genç yetişkinlikte başarısız veya çok az sayıda akran ilişkisi, konuşmada güçlükler ve gerilikler, depresyon, kaygı bozuklukları gibi sonuçlara yol açabilir.
Peki bu noktada ne yapılabilir? Günümüzde özellikle çocuğun her iki ebeveyninin de aktif çalışma hayatında bulunuyor olması, çocuğun gerek sosyoekonomik şartlar gerek güvenlik gerekse başka sebepler dolayısıyla dışarıda zaman geçirememesi, etrafında hiç akranının bulunmaması sebebiyle ebeveynlerin zorunda kalarak ekrana başvurması ne yazık ki kaçınılmaz olmaktadır. Ancak “zararın neresinden dönülse kârdır” sözünü hatırlatarak, bu veya eğitim gibi zorunluluklar sebebiyle çocuğun hayatında bulunan ekran kullanımı kaldırılamasa da niteliği ve süresinde bazı ayarlamalar ve sınırlar konularak zarar minimuma indirilebilir veya kontrol sağlanabilir. Kaldı ki ekran kullanımındaki aşırılıklar her ne kadar tehlikeli olsa da dozajında teknoloji kullanımının çocuklarda elbette olumlu etkileri de vardır. Bu noktada ebeveynler ve eğitimciler, çocukların içinde büyüdükleri teknoloji çağından soyutlanmadan, uyum sağlayarak gelişimsel bir aksamaya neden olmayacak nitelik ve nicelikte teknoloji kullanımı konusunda sınırlar çizerek çocuklara rehberlik etmelidir.
Nicelik boyutuna bakıldığında, teknoloji çağıyla beraber hayatımızın her noktasında yer edinen tablet ve telefonların çocukların hayatına dahil olmasında eğitim alanı dışındaki eğlence alanları zorunluluk taşımamaktadır. Haliyle bu noktada zorunluluklar dışı ekran kullanımı eğer 2 saat ise hafif kullanım, 2–8 saat arası kullanım riskli, 8 saat kullanım orta derece bağımlılık ve 14 saat ve üzeri kullanımlar şiddetli bağımlılık olarak nitelendirilmektedir.
Her ne kadar gelişimsel, duygusal ve sağlıksal süreçler için ekran hiç önerilmese de minimal düzeyde ekran kullanımı için Amerikan Pediatri Derneği şu tavsiyelerde bulunmaktadır:
• 18 aydan küçük çocukların video dışında ekrandan kaçınması,
• 18–24 aylık çocukların ebeveynleri çocuklarını dijital medya ile tanıştırmak istiyorsa, nitelikli programları seçmeleri ve onlarla birlikte izleyerek olup bitenleri anlamalarına yardımcı olmaları,
• 2–5 yaş arası çocukların günlük ekran süresinin bir saat ile ve kaliteli programlarla sınırlanması ve ebeveynlerin bu programları çocukları ile birlikte izlemesi,
• 6 yaş üstü çocukların ekran süresi sınırlamasında tutarlı davranılması ve bu sürenin uyku ve fiziksel aktiviteye engel olmamasına dikkat edilmesi.